YZ, Sosyalizm ve Gücün Yeniden Dağılımı: Zeka Çağı İçin Toplumu Yeniden Tasarlamak

Graham Brown-Martin / 4 Nisan 2025

Çeviren: Nezih Kazankaya

 

Yapay zeka (YZ) alanında önde gelen isimlerden biri olan Geoffrey Hinton, hızla sürüklendiğimiz gelecek hakkında yaşamsal bir tartışmanın fitilini ateşledi. Uyarısı bundan daha açık olamazdı: müdahale edilmezse YZ eşitsizliği derinleştirme, gücü ayrıcalıklı bir azınlık içinde yoğunlaştırma ve insanlık için varoluşsal riskler yaratma riski taşıyor. Önerdiği çözüm -sosyalizm- YZ’nin faydalarının şirketler veya elitler tarafından biriktirilmesi yerine toplum genelinde paylaşılmasını sağlamak için bir çerçeve sunuyor.

Ancak bu tartışmanın görmezden gelemeyeceğimiz bir başka boyutu daha var: Peki, işin kendisine ne olacak?

Yapay zeka, lojistikten finansa ve üretime kadar tüm sektörlerdeki görevleri otomatikleştirdikçe, acı bir gerçekle karşı karşıya kalıyoruz. Otomasyondan en az etkilenen işler, empati, sezgi, yaratıcılık, sosyal etkileşim ve karmaşık problem çözme gibi benzersiz insan özelliklerine dayanan işlerdir. Bunlar hemşirelik, öğretmenlik, danışmanlık, konaklama ve ağırlama hizmetleri, bakım işleri ve sanatçılık gibi rollerdir; toplulukları bir arada tutan ve yaşamlarımızı zenginleştiren türden işler.

Yine de bu meslekler ekonomik açıdan sürekli olarak değersizleştirilmektedir. Bakım çalışanları yazılım mühendislerinden çok daha az kazanıyor; teknoloji yöneticileri otomasyondan servet biriktirirken öğretmenler yerinde sayan ücretlerle karşı karşıya kalıyor; sanatçılar kültüre yaptıkları katkılara rağmen genellikle hayatta kalma mücadelesi veriyor. Bu eşitsizlik daha derin bir toplumsal sorunu yansıtmaktadır: insanlıktan çok üretkenliği ödüllendiren bir ekonomik sistem inşa ettik.

Eğer bu dengesizliği gideremezsek – ve büyük ölçekte teknolojik işsizliğe hazırlanmazsak – bazılarının “ekonomik tekillik” olarak adlandırdığı duruma girme riskiyle karşı karşıya kalırız. Bu, geleneksel ekonomik yapıların kitlesel yer değiştirmenin ağırlığı altında çöktüğü noktadır. Bundan sonra ne olacağı tamamen kendimizi bir toplum olarak nasıl örgütlediğimize bağlıdır. Bu, milyonlarca insanın geride bırakıldığı ve şirketlerin serveti biriktirdiği bir distopya veya teknolojinin bizi angaryadan kurtardığı ve paylaşılan refah için fırsatlar yarattığı bir bolluk anlamına gelebilir.

Seçim bizim elimizde.

YZ Çağında Çalışmanın Geleceği

Makineler tekrarlayan veya rutin işleri otomatikleştirmede daha iyi hale geldikçe, otomasyona en az duyarlı işlerin insan bağlantısı ve yaratıcılığa dayanan işler olduğu giderek daha da belirginleşiyor. Bir robot lojistiği optimize edebilir veya verileri herhangi bir insanın yapabileceğinden daha hızlı hesaplayabilir – ancak bir hastayı rahatlatan bir hemşirenin duygusal zekasını veya tamamen yeni bir şey yaratan bir sanatçının yaratıcı kıvılcımını taklit edemez.

Genellikle “insan merkezli işler” olarak adlandırılan bu roller toplum için vazgeçilmezdir. Toplumları birbirine bağlayan tutkal ve kültürel inovasyonu harekete geçiren kıvılcımdırlar. Ancak önemlerine rağmen bu meslekler mevcut sistemimizde ekonomik olarak marjinalleşmiş durumdadır.

Bu sadece adaletsiz değil, aynı zamanda sürdürülemez bir durum. YZ sektörler arasında işlerin yer değiştirmesini hızlandırdıkça, toplum uyum ve refahı korumak için insan merkezli mesleklere giderek daha fazla güvenecek. Yine de bu rollere gereken değer verilmiyor çünkü şirket odaklı sektörlerle aynı şekilde kâr getirmiyorlar. Bu dengesizliği bir an önce gideremezsek, her ikisinin de zaten kırılgan olduğu bir dönemde eşitsizliği derinleştirme ve toplumsal güveni aşındırma riskiyle karşı karşıya kalacağız.

Teknolojik İşsizlik: Yaklaşan Bir Kriz

YZ’nın neden olduğu yerinden edilme sadece bireysel işlerle ilgili değil; neredeyse bir gecede tüm endüstrilerin yok olmasıyla ilgili. Teknolojik işsizlik olarak bilinen bu olgu, her sanayi devriminin bir özelliği olmuştur, ancak şimdi benzeri görülmemiş bir ölçekte ve hızda gerçekleşmektedir.

Hinton, hükümetlerin Evrensel Temel Gelir (ETG) gibi yeniden dağıtım politikalarını devreye sokmadığı sürece bu işsizlik dalgasının muazzam bir toplumsal baskı yaratacağı uyarısında bulundu. Müdahale edilmediği takdirde, otomasyondan elde edilen üretkenlik kazanımları küçük bir eliti zenginleştirirken, milyonlarcası geçim kaynaklarını kaybedecektir – bu da doğrudan ekonomik çöküşe yol açan bir gidiştir.

“Ekonomik tekillik” kaçınılmaz değildir; bu zorluklara nasıl yanıt verdiğimize bağlı olarak yaptığımız bir seçimdir. Bu, eşitsizlik ve sömürü ile tanımlanan bir dünya olan distopya ya da teknolojik ilerlemenin bizi angaryadan kurtardığı ve ortak refah için fırsatlar yarattığı bir bolluk anlamına gelebilir.

Bolluk İçin Bir Çerçeve Olarak Sosyalizm

Sosyalizm, bu zorlukların üstesinden gelmek ve teknolojik ilerlemenin yalnızca tepedekilere değil herkese fayda sağlamasını garantilemek için ikna edici bir çerçeve sunuyor.

Servetin Yeniden Dağıtılması

Sosyalizmde, otomasyonla elde edilen zenginlik özel kârlar yerine kamu mallarına aktarılabilir. Üretkenlik kazançlarının hissedarların kâr paylarını beslemek yerine evrensel sağlık hizmetlerini, eğitim reformunu ve insan merkezli meslekleri desteklediği bir ekonomi hayal edin.

Evrensel Temel Gelir

Hinton, teknolojik işsizliği büyük ölçekte azaltmanın bir yolu olarak ETG’yi savunmaktadır. Sosyalizm, ETG’yi sadaka olarak değil, YZ kaynaklı üretkenlik kazanımlarının yarattığı kolektif zenginlikten elde edilen bir kâr payı olarak uygulanabilir kılmak için yapısal bir temel sağlar.

İnsan Merkezli Çalışmaya Değer Vermek

Sosyalist ilkeler, insan merkezli mesleklerin yeniden değerlendirilmesine öncelik verebilir – hemşirelerin, öğretmenlerin, bakım çalışanlarının, sanatçıların ve diğerlerinin topluma yaptıkları yaşamsal katkılar için adil bir ücret almalarını sağlayabilir.

Karşılıklılığın (Mutualizmin) Kabulü: Merkezi Olmayan Bir Alternatif

Sosyalizm, zenginliğin yeniden dağıtılması ve çalışmanın yeniden değer kazanması için ikna edici bir plan sunarken, karşılıklılık da bunun yanında dikkate değer bir alternatif sunmaktadır. Karşılıklılık, üretim üzerinde işçi kontrolünü ve tabandan örgütlenmeyi savunur – kaynakların nasıl tahsis edileceğine toplulukların karar verdiği kooperatif sistemleri yaratır.

Karşılıklılıkçı modellerde:

• İşçilerin sahip olduğu kooperatifler, kârların doğrudan çalışanlara fayda sağlamasını garanti altına alırken verimliliği artırmak için YZ kullanabilir.

• Demokratik olarak yönetilen ortak bankalar, sömürücü faiz oranları olmadan inovasyonu finanse edebilir.

• Topluluklar teknolojinin yerel olarak nasıl kullanılacağına karar verebilir – ister bakım işlerini desteklemek ister sanatsal yaratımı teşvik etmek için olsun.

Karşılıklılık, eşitlik ve işbirliğine olan bağlılığını paylaşırken gücü sosyalizmden bile daha fazla merkezsizleştirir.

Distopyadan Kaçınma: Bir Eylem Çağrısı

Sıklıkla söylediğim gibi: öğrenilmiş şeyleri unutmak, ekonomiden etiğe ve hala 19. yüzyıl paradigmalarına takılıp kalmış eğitim sistemlerine kadar her şeyi yeniden tasarlamanın ilk adımıdır. YZ’nın yükselişi, sadece teknoloji hakkında değil, toplumumuzun temelini oluşturan değerler hakkında da yeni düşünceler gerektiriyor.

Hinton’un sosyalizm çağrısı böyle bir yeniden tasarlamadır; karşılıklılık ise bunun yanında keşfedilmeye değer bir başka tamamlayıcı alternatiftir. Her ikisi de bizi sömürüyü reddetmeye ve işbirliğini kucaklamaya zorluyor – ancak bunu farklı şekillerde yapıyorlar.

Riskler daha yüksek olamazdı: Teknolojik işsizliği büyük ölçekte ele alamaz veya insan merkezli çalışmaya yeniden değer biçemezsek, bolluk yerine distopyaya yol açan bir ekonomik tekilliğe girme riskiyle karşı karşıya kalırız.

Ancak bu meydan okumanın üstesinden gelirsek, yani kendimizi eşitlik ve sürdürülebilirlik ilkeleri etrafında örgütlersek, teknolojinin bizi köleleştirmek yerine özgürleştirdiği sistemler yaratabiliriz.

Gelecek yazılmadı, onu biz yaratacağız.

https://medium.com/learning-re-imagined/ai-socialism-and-the-redistribution-of-power-reimagining-society-for-the-age-of-intelligence-1caabfcb3322

Scroll to Top