
Claire Cummings / 3 Temmuz 2025 / Çeviren: Nezih Kazankaya
Geleceğimizi şekillendiren teknolojiler bir anda ortaya çıkmıyor; endüstrinin etkisi, düzenleyici kurumların geri çekilmesi ve özel güce hizmet etmek için tasarlanmış yasal sistemler tarafından çizilen, çoktan eskimiş bir yolu takip ediyorlar.
YZ’nın gizli maliyetleri üzerine hazırladığımız serinin bu üçüncü bölümünde, çevre avukatı ve uzun süredir aktivist olan Claire Cummings, günümüzdeki YZ patlamasının kökenlerini 1970’lerdeki biyoteknoloji savaşlarına, Reagan dönemindeki deregülasyona ve kârı insandan üstün tutmaya devam eden yasal düzenlemelere dayandırıyor. Cummings, denetimsiz kurumsal güçle mücadele konusunda onlarca yıllık deneyime dayanarak, bir zamanlar genetiği değiştirilmiş ürünlerin piyasayı istila etmesini sağlayan aynı güçlerin, şimdi YZ’nın geleceğini yönlendirdiği ve sonuçlarının yasaların çok ötesine geçtiği konusunda uyarıyor.
Bu serideki diğer üç makaleye ulaşmak için sonuna kadar okuyun. [*]
CLAIRE CUMMINGS: 30 yılı aşkın süredir hukuk, gazetecilik ve aktivizmin alanlarında çalışıyorum ve büyük ölçüde biyoteknoloji ve tarım üzerindeki artan etkisine odaklanıyorum. Bu deneyim, hukuk sistemlerimizi, çevremizi ve insanlığımızı yeniden şekillendiren daha derin güçleri nasıl anladığımı şekillendirdi.
Son elli yıldır, özel yaşamımızı, sağlığımızı ve çevremizi korumayı amaçlayan yasal ve düzenleyici sistemler istikrarlı bir şekilde ortadan kaldırıldı. Bir zamanlar hafife aldığımız haklar, çoğu zaman yenilik veya verimlilik adına sessizce aşındırıldı.
Sizi 1975 yılına, Asilomar adlı bir yere götüreyim. Asilomar, Kaliforniya, Pacific Grove’da bir konferans merkezidir. O yıl, kanser hücreleri ve koli basili kullanarak genleri kesip birleştiren rekombinant DNA[i] teknolojisini geliştiren bilim insanları riskleri fark ettiler. Ya bu teknoloji dünyaya yayılırsa? Bu yüzden bir konferans düzenlediler, ancak sonunda kendi kendilerini denetlemeyi tercih ettiler. Devletin denetimini istemiyorlardı. Bu karar, bugün teknolojileri yeterince düzenleyemememizin nedeni olmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, bilimsel atılımlar dünya çapında anlamlı güvencelere sahip olmayan teknolojiler olarak hızla yaygınlaşırken, bu çalışmalar büyük ölçüde dış denetimler olmadan devam etti. Bu uygulamaların çoğu, özünde denetimsiz deneyler olarak kalmaya devam ediyor.
Asilomar’dan hemen sonra Ronald Reagan, artık meşhur olan şu sözlerle başkanlık kampanyasını başlattı:” Hükümet çözüm değil, hükümet sorundur.” Düzenlemelerin kaldırılmasını savunan bir platformda yarıştı ve kazandı.
1986’da Reagan’ın başkan yardımcısı George H.W. Bush, dört Monsanto yöneticisini Beyaz Saray’a davet etti. Birlikte, biyoteknolojiyi minimum müdahaleyle desteklemek için bir plan hazırladılar. Bush başkan olduğunda, bu plan “Koordineli Çerçeve” olarak resmileştirildi. Sektöre istediği her şeyi veriyordu: yeni yasa yok, yeni denetim yok, sadece genetik mühendisliğini ele almak için tasarlanmamış mevcut düzenlemelerden oluşan bir karmaşa.
Tanıdık geliyor mu?
Bugün, aynı örüntünün tekrarlandığı, güçlü ancak yeterince denetlenmeyen bir teknoloji dalgasıyla, yani YZ’yla karşı karşıyayız. Her şeyin güvenli görünmesi için bilimsel görünen kavramlar icat ediliyor. İnceleme süreci büyük ölçüde gönüllülük esasına dayanıyor ve hükümet yalnızca şirketlerin paylaşmayı istedikleri şeyleri biliyor.
Yakın zamanda küçük bir test yaptım. Google’a “YZ ABD’de düzenleniyor mu?” diye sordum ve evet dedi.
YZ’da, tıpkı biyoteknolojide olduğu gibi, yeni yasalar veya anlamlı bir denetim yok. Reagan’ın başlattığı, halka hizmet etmekle görevli kurumları tasfiye etme girişimi hâlâ devam ediyor ve şu anda gördüğümüz sonuç şu: düzenleyici kurumlar tasfiye ediliyor ve açıkça çıkar çatışmaları olan iş insanları kamunun korunmasından sorumlu tutuluyor.
Düzenleyici kurumlar mevcut olsa ve mahkemeler bunları yargılama yetkisine sahip olduğunu kabul etse bile, genellikle elde ettiğimiz şey risk değerlendirmesidir; gerçek bir güvence değil, bir maliyet-fayda hesaplamasıdır. Bu bir koruma değil, izindir.
Bu teknolojiler doğası gereği istilacıdır. Genetik mühendisliğini ve GDO’lar hakkındaki tartışmaları düşünün. Bunlar vücudumuza ve ekosistemlerimize giren ürünlerdi. Sadece fikir değillerdi; çoğu zaman rızamız olmadan bizim bir parçamız haline geldiler.
Ancak GDO’lar hakkında yürüttüğümüz kampanyalar, nasıl yanıt verileceği konusunda bir model sunuyor. Sadece teknolojiyi eleştirmekle kalmadık; sektörler arası örgütlendik ve doğrudan halkla konuştuk. Birlikte, bilimi mitlerden arındırdık. Sektörün abartısını bir kenara bırakıp insanlara gerçekte neler olduğunu anlattık. Ve işe yaradı. Halkın şüpheciliğinin artmasına katkıda bulunduk. Alaycılık değil, sağlıklı bir şüphecilik. Şu anda YZ konusunda acilen ihtiyaç duyduğumuz türden bir eleştirel düşünce.
Ve en az bunun kadar önemli olan, bir alternatif sunduk. Muhalefetle yetinmedik. Organik gıdayı, sürdürülebilir tarımı ve çiftçiler ile tüketiciler arasında doğrudan bağlantıları destekledik. İnsanların evet diyecek bir şeyleri vardı. Bu kombinasyon -net eleştiri ve somut alternatifler sunmak- sahip olduğumuz en güçlü araçlardan biri.
Müdahalenin bir diğer kritik noktası fikri mülkiyet haklarıdır (FM). Hem GDO’ların hem de YZ’nın can damarı, bilgiyi patentleme ve bundan kâr elde etme yeteneğidir. GDO patentleri söz konusu olduğunda, bu hayatın kendisidir; genler, organizmalar, hatta biyolojik süreçler. Zamanla, fikri mülkiyet hukuku bunu yalnızca mümkün kılmakla kalmayıp aynı zamanda standart hale getirmek için yeniden şekillendirildi. Bu yasal yapı, kötüye kullanımı sadece mümkün kılmakla kalmıyor, aynı zamanda gizliyor da. Ticari sırlar ve tescilli veriler, ne yapıldığını bilmeyi, hatta durdurmayı neredeyse imkânsız hale getiriyor. Bu teknolojiler işte böyle gelişmeye devam ediyor: gözlerden uzak ve hesap verebilirlik olmadan.
Yasal reform yapbozun bir parçası, ancak tek başına yeterli olmayacak. Ayrıca hikâyeyi nasıl anlatacağımızı da yeniden düşünmemiz gerekiyor. Ana akım medya, çoğu zaman zor sorular sormadan, yeni ve parlak olan her şeyi benimseme eğilimindedir. İşte bu yüzden kendi kanallarımızı oluşturmamız çok önemli: Özen, dikkat ve kolektif değerlere dayanan alanlar. Bunu GDO kampanyaları sırasında yaptık ve tekrar yapabiliriz.
Ancak bu anın merkezinde daha derin bir soru var: Nasıl direneceğiz? İnsanlığımıza bağlı kalarak bu teknolojilere ve onları mümkün kılan sistemlere nasıl karşı koyacağız? Tek bir cevap yok, ancak umarım bu hikâyeler, nerede müdahale edebileceğiniz ve sesinizin bundan sonra olacakları nasıl şekillendirebileceği konusunda fikirler verir.
Sabana kadar uzanan çoğu teknoloji, insan emeğinin yerini alacak şekilde tasarlanmıştır. Bu, onların temel işlevidir. Günümüzde doktorlar hasta görüşmeleri yapmak zorunda değil çünkü YZ bunu yapabiliyor. Çiftçiler ot ayıklamak zorunda değil çünkü herbisite[ii] dayanıklı ürünlere güveniyorlar. Bu araçlar sadece işleri kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda insanların da yerini alıyor.
Bu sadece işlere yönelik bir tehdit değil. Çok daha derin bir şey. Sizi şunu düşünmeye davet ediyorum: İnsan olmak ne anlama geliyor? Bu teknolojileri bu kadar kolay ve düşünmeden benimsediğimizde ne kaybediyoruz?
Yakın zamanda yaşadığım kişisel bir deneyimimi paylaşmak istiyorum; sadece birkaç hafta önce oldu.
Kocam ve ben, San Francisco Zen Merkezi tarafından başlatılan Sonoma County’deki bir yaşlı yaşam merkezinde yaşıyoruz. “Sevgili topluluk”[iii] fikrine dayanan, son derece bilinçli bir girişim. İlkelerimize bağlı kalmaya, birbirimize özen göstermeye ve Quaker tarzı fikir birliği[iv] araçlarını kullanarak birlikte kararlar almaya derinden bağlıyız.
Kısa bir süre önce, yaşlı bakımı için YZ araçlarını tanıtan iki kişi geldi. Tanıttıkları ürünlerden biri, dairenizde hareket ederken sizi izleyen bir gözetim sistemiydi. Nasıl yürüdüğünüzü, ne kadar dengeli olduğunuzu, ne kadar aktif olduğunuzu takip ederek, nasıl olduğunuzu öğrenmeyi ve bir sorun olduğunu düşünüyorsanız, düşmeniz veya hakkınızda toplanan davranış verileriyle “uyuşmamanız” durumunda birini uyarmayı amaçlıyordu.
Sundukları ikinci ürün gerçekten kalbimi kırdı. Yalnız insanlar için bir YZ “arkadaşı”ydı.
Elbette her iki öneriyi de tamamen reddettik, ancak bu aynı zamanda bizi ilkelerimize göre yaşamaya da zorladı. Eğer bu sevgili topluluk kavramına inanıyorsak, o zaman şu soruyu sormalıyız: Birbirimize gerçekten nasıl bakıyoruz? Birinin yalnız, zor durumda veya desteğe ihtiyacı olduğunu nasıl fark ediyoruz?
Gerçek şu ki, birçok bakım topluluğu bu teknolojileri yetersiz fon, personel ve aşırı iş yükü nedeniyle benimseyecektir. Kâğıt üzerinde YZ pratik bir çözüm gibi görünüyor. Ancak hepimizi daha derine inmeye, sadece teoride bu araçlara karşı çıkmaya veya hukuk sistemini değiştirmeye değil, aynı zamanda kendi insanlığımıza da başvurmaya davet ediyorum. Kendinize sorun: YZ’nın herkese vaat ettiği şeyin yerine ne yapabilirim?
1964’te, Özgür Konuşma Hareketi’nin bir parçası olan UC Berkeley’de öğrenciydim. Genç, idealist ve gerçek değişimin nasıl gerçekleşeceğini, en derin değerlerimize sadık kalarak adaletsiz sistemlere nasıl meydan okuyacağımızı anlamaya kararlıydık.
Mario Savio’nun meşhur “Makineye Karşı Öfke” (Rage Against the Machine) konuşmasını yaptığı gün, bir tür “İşgal Et” (Occupay) Hareketi gibi bir özgürlük okulu işletiyorduk. Dersler düzenliyor ve değişimi nasıl yaratacağımız, en derin değerlerimizle nasıl uyumlu yaşayacağımız hakkında sohbetler ediyorduk. Aralık 1964’te Berkeley kampüsündeki Sproul Plaza’da olan da buydu.
Ne yaptığımızı bilmiyorduk. Yaptıkça öğreniyorduk. Umarım siz de aynısını yapmaya hazırsınız — bilinmeyene adım atmaya, çünkü riskler büyük. Bir kriz anındayız. Benim kuşağım elinden geleni yaptı. İlerleme kaydettik, ama zamanımız geçiyor. Peki, bu zorluğun üstesinden nasıl geleceksiniz? Toplumumuzun gördüğü en tehlikeli ve insanlık dışı teknolojilerden bazılarına nasıl tepki vereceksiniz?

Claire Cummings
Kaynaklar:
[i] Rekombinant DNA, doğal olarak genellikle birlikte bulunmayan DNA dizilerinin bir araya getirilmesiyle yapay olarak oluşturulmuş herhangi bir DNA molekülüdür (Çev.).
[ii] Bitki öldürücü anlamında kullanılmaktadır, istenmeyen bitkileri ve yabani otları kontrol etmek için kullanılan maddelerdir (Çev.).
[iii] Adalet, fırsat eşitliği ve birbirine duyulan sevgiye dayalı bir toplumu tanımlayan bir kavram; çoğunlukla sivil haklar hareketleriyle ilişkilendirilir (Çev.).
[iv] Tüm katılımcıların, kapsamlı tartışma ve bilinçli düşünme ile karar alma süreçlerine olduğu kadar çıkan karara da dâhil olmasını sağlamayı hedefleyen bir yöntem (Çev.).
[*] Bioneers 2025’in “Yapay Zekâ ve Silikon Vadisi’nin Ekokırım Kibri” başlıklı panelinden alınan önceki yazıların bağlantılarını aşağıda bulabilirsiniz. Serinin son yazısını önümüzdeki sayıda okuyabilirsiniz (Ed.).
https://yapayzekarenkleri.com/her-ne-pahasina-olursa-olsun-ilerleme-mi-yznin-sahte-vaatleri/
https://yapayzekarenkleri.com/yapay-zekanin-gercek-maliyeti-su-enerji-ve-isinan-bir-gezegen/
Yazının kaynağına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.