Kitap Tanıtımı: Ustanın Gözü: Yapay Zekanın Toplumsal Tarihi (The Eye of the Master: A Social History of Artificial Intelligence) Matto Pasquinelli

Kevin Crane’den Çeviri ve Düzenleme: Nezih Kazankaya

2023’te Yapay Zeka (YZ) tantanasının şaşırtıcı değişikliklerini izlemeye çalışan herhangi biriniz beklenir ki bunun yorucu bir alıştırma olduğu konusunda aynı düşüncede olacaktır. Yıl, ChatGPT ve diğer üretici sistemler gibi büyük dil modellerinin kamuoyuna yüksek profilli tanıtımlarıyla başladı ve milyonlarca insanı teknolojide sihirli bir atılım gibi görünen şey hakkında heyecanlandırdı, ancak hikâye grevler, yasal zorluklar ve büyük bilimsel ve felsefi anlaşmazlıklar da dâhil olmak üzere bir dizi büyük tartışmadan geçti.

Ayrıca, ChatGPT’nin önde gelen isimlerinden Sam Altman’ın CEO olarak kovulması ya da kovulmaması etrafında dönen gülünç saray draması gibi saçmalıklar da yaşadık. Ve tabii ki, gözden düşmüş başarısız aşırı sağcı teknoloji girişimcisi Elon Musk’ın gözden düşmüş başarısız aşırı sağcı başbakan Rishi Sunak ile röportaj yaparken tamamen saçma sapan konuşması gibi iç karartıcı cehalet gösterileri de vardı.

Yapay zeka ile ilgili hikayelere genellikle konuyu tartışmak için gerçek bir niteliğe sahip olmayan gülünç zengin erkekler tarafından hükmedilmesi sadece can sıkıcı değil, aynı zamanda bu teknolojilerin gerçek etkilerini kavramak isteyen insanların bunu yapmasını gerçek anlamda zorlaştırıyor.

Tüm bunlar bu kitabın mükemmel zamanlamasına yol açıyor. Matteo Pasquinelli’nin Eye of the Master: A Social History of Artificial Intelligence adlı kitabı, yapay zekanın ana akım haberciliğini renklendiren hem coşkulu abartıya hem de hayali felaket tellallığına karşı sağlam bir panzehirdir.

Tarihsel materyalizmde teknoloji

Pasquinelli, giriş bölümünde yenmek istediği rakibi şöyle anlatıyor: “Mevcut çıkmazda bir YZ tarihi yazmak, geniş bir ideolojik yapıyla hesaplaşmak anlamına geliyor: Silikon Vadisi şirketleri ve yüksek teknoloji üniversiteleri arasında, YZ’nin yüce gücü hakkındaki propaganda norm haline geldi ve hatta bazen makinelerin “insanüstü zeka” ve “öz farkındalık” elde ettiği folklorunu tekrarlıyor. Bu folklor, YZ sistemlerinin teknolojik tekilliğe ulaşacağı ve insan türünün hayatta kalması için “varoluşsal bir risk” oluşturacağı Kıyamet Terminatörü anlatılarıyla iyi bir şekilde örneklendirilir…’ (s.8-9).

Buradan yola çıkarak, teknolojik gelişimin birçok aşamasında yeni teknolojilerin, akılcı insankontrolünün ötesinde tanrı benzeri varlıklar olarak fetişleştirildiğine işaret ediyor. Bu düşünceleri teşvik etmek, onları kullanan insanların teknolojilerin yaptıklarıyla ilgili kişisel sorumluluklarını reddetmeleri ve insanların bu teknolojilerin sonuçlarına karşı çıkmalarını veya onları yeniden yönlendirmelerini umutsuz hale getirmeleri için mükemmel bir yoldur. YZ’;nin insanlığı gasp edeceğine dair en çılgın ve kıyamet yüklü öngörülerin birçoğunun aslında sektöre yatırım yapan teknoloji dostlarından gelmesi, şu anda yaşadığımız belirgin çelişkinin nedenidir: YZ‘nin demokratik olarak nasıl hesap verebileceğine ve toplumsal olarak nasıl faydalı olabileceğine dair bilinçli bir tartışma en son istedikleri şeydir.

Pasquinelli, Bronz Çağı’nda matematiğin kökenlerinden başlayarak, giderek büyüyen vekarmaşıklaşan tarım topluluklarının, basit sayma işinin soyut bir biçimini kullanarak daha iyi organize olmuş ve daha başarılı çalışma yollarını destekleyebileceklerini keşfettikleri teknolojilerin gelişimini göstermek için antik çağlara geri dönüyor.

Üretim araçlarının bir amaç yaratarak üretimde teknolojik bir değişimi kolaylaştırması gerekliliği kitap boyunca tekrarlanan bir temadır. Buhar makinesinin ilke olarak Klasik Yunan’da bilindiği, ancak İngiliz sanayi devriminde kapitalizmin gelişmesi bu tür uygulamalar yaratana kadar bunun için endüstriyel bir uygulama olmadığı yaygın olarak anlaşılmaktadır. Oysa desteklediği işler, yani su pompalamak ve dişlileri döndürmek, kapitalizmin daha önce kurduğu yeni iş bölümleri tarafından zaten yaratılmıştı.

Pasquinelli, mekanik enerji için geçerli olan bu durumun mekanik hesaplama için de geçerli olduğunu göstermektedir. Bugün “bilgi işlem”; (o dönemde ikisi de bu terimi kullanmıyordu) olarak adlandırdığımız şeyin Ada Lovelace ile birlikte mucidi olarak görülen Charles Babbage, “fark makinesi”ni ilk olarak sömürge dönemindeki kapsamlı seyir verileri çizelgelerine duyulan yeni ihtiyaç nedeniyle geliştirdi. Hesaplamaların daha hızlı ve daha doğru bir şekilde yapılması ihtiyacı doğmuştu, dolayısıyla bu amaca yönelik bir teknoloji üretme fırsatı artık mevcuttu. Babbage potansiyel olarak bunu yapabilecek makineyi tasarlamaya başladı. Lovelace, makinenin işlevselliğinin daha da soyutlanabileceğini fark ederek yenilik yaptı; böylece makine yalnızca ona yapmasını söylediğiniz hesaplamayı yapmakla kalmayıp, aslında hangi hesaplamaları yapması gerektiğini de hesaplayabilecekti ve bu nedenle bugün “yazılımın anası” olarak anılmaktadır.

Pasquinelli, Lovelace’ın notlarının belirli bir bölümünü ele alarak, bunun eninde sonunda bir fark makinesini insan gibi kendi bilincine sahip hale getireceği fikrini ortaya atıyor – ancak reddediyor – ve asla “insan gücünün uzantısı veya insan bilgisine eklemeler” olmayacaklarını söylüyor: İki yüz yıl önce Elon Musk gibi aptalları engellemeye çalıştığını fark etmek oldukça eğlenceli!

Hem Lovelace hem de Babbage elbette kendi sınıflarına hizmet ediyorlardı: burjuvazinin birparçasıydılar ve hesaplamayı emeği tamamen burjuvazinin amaçlar doğrultusunda daha da bölmekiçin kullanmak istiyorlardı. Ancak bu, teknolojinin temelde işbirlikçi ve kolektif kökeninin ve amacının kapitalizm eleştirmenleri için ayrı bir öneme sahip olduğu anlamına geliyordu. Karl Marx’ın kendisi de Babbage’ın çalışmalarının bu eleştirileri geliştirmedeki değerini görmekte gecikmedi.

Teknopolitika

Pasquinelli kitabın sonunda, okuyucuyu YZ teknolojilerinin ne olduğunu, özellikle otomasyonun emek teorisi aracılığıyla anlamaya çağırıyor ve YZ’nın bir son nokta ya da kıyamet değil, otomasyonu artık kendi kendini otomatikleştirebileceği noktaya kadar soyutlayan bir dizi teknolojik ilerlemenin sonucu olduğunu söylüyor. Bu gerçekleşmiştir çünkü hem bu tür makineleri yapmak için teknik yeteneğe sahibiz hem de bunu yapmak ve iş bölümlerini bir kez daha yeniden düzenlemek için ekonomik bir teşvik bulunuyor.

YZ, kendisini üreten kapitalist sistemden ayrı, uzaylı ya da uhrevi bir gündemin peşinde koşmuyor ve her önceki teknoloji gibi kapasite ve enerji tüketiminde fiziksel sınırlamalara sahiptir. YZ çağındaki sorunların çözümünün determinizmde değil, “teknopolitikanın ilk adımı teknolojik değil politiktir” (s.253) diyerek, insanlara “eylem araştırması” adını verdiği çalışmayı yürüten grup ve bireylere ilgi göstermelerini tavsiye etmektedir. Bu, içinde bulunduğumuz çağda toplumun tepesine tırmanan küçük bir grup şişirilmiş tekelci teknoloji şirketinin aşırı gücünü ortaya çıkarma ve buna meydan okumaya başlama çalışması ve aktivizmidir. Bana yapay zeka çağında emek hareketinin nasıl örgütlenmesi gerektiği hakkında daha fazla bilgi edinmek için son derece iyi bir yol gibi geliyor.

https://www.counterfire.org/article/the-eye-of-the-master-a-social-history-of-artificial-intelligence-book-review/

 

Scroll to Top