İkinci Dünya Savaşı’nın dehşetinden sonra Avrupa’da barışı güvence altına almayı amaçlayan Schuman Deklarasyonu, Avrupa ülkeleri arasında yeniden silahlanma ve savaşın merkezinde yer alan iki önemli ekonomik alanda işbirliği önerdi: kömür ve çelik.
Bu işbirliği için kurumsal bir çerçeve olarak Schuman Deklarasyonu, Avrupa’daki ilk uluslarüstü örgüt olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nun (AKÇT) kurulmasını önerdi. 1952 yılında kurulan AKÇT, bugünkü Avrupa Birliği’nin (AB) temellerini atmıştır. Bu nedenle Schuman Deklarasyonu AB’nin kurucu eylemi olarak görülmektedir. Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman tarafından 9 Mayıs 1950 tarihinde sunulan Schuman Deklarasyonu’nun bu yıl 70. Yıldönümü. (Bu makale 2020 yılında hazırlanan bir makalenin yeniden yayınlanmasıdır1. Bu nedenle 2020 yılı baz alınarak 70. Yıldönümü olarak belirtilmektedir.)
20. Yüzyılın Ortalarında Avrupa
Geçen yüzyılın ortalarında kömür ve çelik Avrupa’da önemli bir siyasi ve ekonomik rol oynadı. Ulusal savunma sanayilerinde, savaş potansiyelinde ve ekonomik büyümede temel unsurlar olarak, devlet gücünün göstergeleri olarak görülüyorlardı. Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, çelik üretimi için en önemli enerji kaynaklarından biri olan kömür kıt bir kaynak haline geldi. Amerikan ve İngilizlerin 1950 Mayıs ortasından itibaren Alman çelik endüstrisine yönelik üretim sınırlamalarını kaldırma niyetleri, Fransa üzerinde ‘Alman meselesine’ hızlı bir çözüm bulma baskısı yarattı. Başka bir deyişle Fransa, olası Alman saldırganlığına karşı kendini korumak ve Alman ekonomisinin yeniden canlanmasından siyasi ve ekonomik açıdan faydalanmak için bir strateji belirlemek zorundaydı. Savaşın sonundan itibaren Fransa, toprak parçalanması ve silahsızlanma yoluyla Almanya’nın yeniden ayağa kalkmasını engellemeye yönelik bir politika izlemiştir. Ancak 1949’dan itibaren ‘Alman meselesi’ne ilişkin Fransız dış politikası giderek Batı Avrupa entegrasyonuna yönelik hamlelerle şekillenmeye başladı. Benzer şekilde Almanya’da da İşgal Statüsü’nün kaldırılması ve 1949’da kurulan Federal Cumhuriyet için egemenlik elde etmenin bir yolu olarak Batı Avrupa entegrasyonu planları tartışıldı. Schuman Deklarasyonu, zorlu ‘Alman meselesi’ ile savaş sonrası Avrupa’nın yeni siyasi mimarisine ilişkin düşünceleri birleştirerek Avrupa’da barışın nasıl sağlanacağına dair basit ama ikna edici bir cevap sundu.
Schuman Deklarasyonu: Monnet’nin uluslarüstü inovasyonu.
Schuman Deklarasyonu’nun yol göstericisi ve AKÇT Yüksek Otoritesi’nin ilk Başkanı Jean Monnet, Mayıs 1950 başlarında acil bir çağrıda bulunarak Schuman ve Fransa Başbakanı George Bidault’yu, Almanya’nın ekonomik toparlanmasının engellenmemesinin Fransız ekonomisi için olası sonuçları konusunda uyardı. O dönemde Monnet Fransız Planlama Komitesi Başkanı’ydı ve kömür ve çelik sektörlerinde ulusötesi işbirliği konusundaki çağdaş düşüncelere aşinaydı. Nisan 1950 ortalarından itibaren daha sonra Schuman Deklarasyonu haline gelecek olan metin üzerinde çalıştı. Metnin kabul edilmiş toplam dokuz versiyonu bulunmaktadır. Metnin ana hedefleri şunlardı: barış, güvenlik, Avrupa’nın birleşmesi, Fransız ekonomisinin modernizasyonu ve özellikle çelik üretimi olmak üzere endüstriyel üretim koşullarının iyileştirilmesi.
Bu hedeflere, kömür ve çelik için ortak bir pazarın kurulması ve Fransa ile Almanya için eşdeğer üretim koşullarının sağlanmasıyla ulaşılacaktı. Ancak Schuman Deklarasyonu’nun asıl yenilikçi unsuru, yeni bir Avrupa siyasi organizasyonunun kurumsal olarak oluşturulmasıydı. Bu, gerçek yetkilerle donatılmış ve katılımcı Üye Devletlerin doğrudan etkisinden bağımsız Yüksek Otorite (bugünkü Avrupa Komisyonu) şeklinde uluslarüstü bir tasarımı kapsıyordu. Monnet, Bidault’yu planını kabul etmeye ikna edemedi. Schuman ise bunu Fransız dış politikası için bir fırsat olarak gördü. Alman Şansölyesi Konrad Adenauer’den prensipte anlaşma sağlayan Schuman, 9 Mayıs 1950’de Quai d’Orsay’de bir basın toplantısı düzenleyerek Deklarasyonu sundu.
Avrupa tarihinde bir dönüm noktasına işaret eden metin Schuman tarafından okunduğu için bundan sonra Schuman Deklarasyonu olarak anıldı.
Amaç Avrupa’da Barış:
Savaş sonrası dönemde Avrupa’da barışı sağlamanın bir yolunu bulmak zor bir görevdi. Bununla birlikte, Schuman Deklarasyonu’nun cevap bulmaya çalıştığı tam da bu görevdi. Deklarasyon’un ilk iki cümlesi bunu açıkça ortaya koyuyordu. Bu cümleler şöyleydi: ‘Dünya barışı, onu tehdit eden tehlikelerle orantılı yaratıcı çabalar gösterilmeden korunamaz. Örgütlü ve yaşayan bir Avrupa’nın uygarlığa sağlayacağı katkı, barışçıl ilişkilerin sürdürülmesi için vazgeçilmezdir. Dolayısıyla Schuman Deklarasyonu’nun özünde bir barış projesi olduğu rahatlıkla söylenebilir. Deklarasyonun sunulması için seçilen 9 Mayıs 1950 tarihinin, Nazi Almanyası’nın teslimiyetinin beşinci yıldönümünden tam bir gün sonra olması da bunun altını çizmektedir.
Kömür ve çelik için ortak bir pazarın kurulması, güçlü bir uluslarüstü kurumun oluşturulması ve karşılıklı denetim imkanı olmasaydı, Avrupa ülkelerinin uyurgezer bir şekilde başka bir savaşa girmeleri mümkündü. AKÇT’yi kuran 1951 Paris Antlaşması, Schuman Deklarasyonu’nun özünü benimsemiş ve Avrupa’da barışın sağlanmasını her şeyin önüne koymuştur.
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu Müzakereleri:
3 Haziran 1950’de altı katılımcı ülke – Belçika, Fransa, Almanya, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda – Schuman Deklarasyonu’nu ete kemiğe büründürmek üzere hükümetler arası bir konferansın başlatıldığını duyurdu. Ülkelerin müzakerelere başlama konusunda anlaşmaya varmalarının hem siyasi hem de ekonomik nedenleri vardı. Siyasi açıdan hiçbir ülke AKÇT tarafından temsil edilen yeni gelişen Avrupa’nın dışında kalmak istemiyordu. Ekonomik açıdan ise, özellikle İtalya ve Benelüks ülkeleri, Avrupa enerji sektörlerini Avrupa dışındaki ülkelerden gelen daha ucuz enerji kaynaklarının baskısı altına sokan kömür eksikliği ve gelişen küreselleşme nedeniyle enerji sorunlarına çözüm arıyordu.
Haziran 1950’de Paris’te başladı ve neredeyse bir yıl sürdü. Örneğin, müzakereler sırasında AKÇT’nin kurumsal yapısında çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Monnet, Yüksek Otoriteyi küçük, tamamen bağımsız ve son derece güçlü bir organ olarak tasarlamışken, özellikle Benelüks ülkeleri çeşitli kontrol organlarının oluşturulmasını talep etmiştir. Bu nedenle, kurumsal yapıya Adalet Divanı, özel bir Bakanlar Konseyi (bugünkü Avrupa Birliği Konseyi’ne eşdeğer) ve Avrupa Parlamentosu’nun öncüsü olan AKÇT Ortak Meclisi de dahil olmak üzere başka kuruluşlar da eklendi. Yüksek Otorite’nin yetkileri yumuşatılmıştır, dolayısıyla AKÇT’yi kuran Paris Antlaşması, Monnet’nin Schuman Deklarasyonu’nu hazırlarken öngördüğü kurumsal çerçeve ile aynı değildir. 18 Nisan 1951 tarihinde imzalanan Paris Antlaşması, 23 Temmuz 1952 tarihinde onaylanarak yürürlüğe girmiştir. (50 yıllık sabit bir süre için akdedilen Antlaşma, Temmuz 2002’de sona ermiş, ancak hükümleri o zamana kadar büyük ölçüde AB Antlaşmalarına dahil edilmiştir).
Tarihsel önemi
AKÇT’nin kurulmasıyla, Avrupa tarihinde ilk kez, katılımcı devletler egemenliklerinin bir kısmını gönüllü olarak Avrupa düzeyinde bir örgüte bırakmışlardır. Böylece Schuman Deklarasyonu, tarihsel kurumsal çerçevesini hazırlayarak bugünkü AB’nin kurulmasına olanak sağlamıştır. Schuman Deklarasyonu’nun en önemli kazanımlarından biri de Fransız-Alman uzlaşmasında çığır açmasıdır. Ancak şüphesiz en önemli mirası, Deklarasyon’un yolunu açtığı uluslarüstü kurumların son 70 yılda Avrupa Birliği Üye Devletlerinin barış içinde bir arada yaşamalarının teminat altına alınmasına büyük katkıda bulunmuş olmasıdır. Bu nedenle Schuman Deklarasyonu’nu yenilikçi ve vizyoner bir barış anlaşması olarak adlandırmak yerinde olacaktır.
Bu makaleye aşağıdaki kaynaktan ulaşılabilinir2.
- https://www.europarl.europa.eu/thinktank/en/document/EPRS_ATA(2020)649420
- https://www.europarl.europa.eu/RegData/etudes/ATAG/2020/649420/EPRS_ATA(2020)649420_EN.pdf