
Paris Marx / 03.07.2025 / Çeviren: Nezih Kazankaya
YZ sihirle değil, enerji, su ve devasa fiziksel altyapıyla çalışır. Teknoloji şirketleri üretken YZ’yı büyütürken, günde milyonlarca galon su ve bütün bir ulusun tükettiği kadar elektrik tüketen hiper ölçekli veri merkezleri inşa ediyorlar. Bu tesisler, şirketler daha “akıllı” bir gelecek vaat ederken, yerel ekosistemleri sessizce yeniden şekillendiriyor ve küresel karbon emisyonlarını hızla artırıyor.
Bu makalede, teknoloji eleştirmeni Paris Marx, YZ altyapısının çevresel ayak izini açığa çıkartıyor ve soruyor: Gerçekten istediğimiz gelecek bu mu? Bioneers 2025’in “Yapay Zekâ ve Silikon Vadisi’nin Ekokırım Kibri” başlıklı panelinden uyarlanan bu makale, YZ’nın kontrolsüz etkilerini inceleyen dört bölümlük serimizin ikincisidir. Diğer üç makaleye ulaşmak için sonuna kadar okuyun 1.
PARIS MARX: Kasım 2022’ye geri dönelim. Muhtemelen 30 Kasım’da piyasaya sürülen ChatGPT adlı bir uygulamayı duymuşsunuzdur. Neredeyse bir gecede, üretken YZ her yerdeydi. Konuşmaların ana konusu haline geldi, manşetlerin, sosyal medyanın ve günlük tartışmaların merkezinde yer aldı. Medya, ChatGPT’nin ne anlama gelebileceği veya toplumu nasıl yeniden şekillendirebileceği konusunda spekülasyon yapmaktan kendini alamadı. OpenAI’nin CEO’su Sam Altman, sanki tek başına hızla benimsenmesinin bile büyük bir dönüşümün başladığını kanıtlıyormuş gibi, ne kadar hızlı büyüdüğünü tweetliyordu. Teknoloji haber kaynaklarından sosyal medya akışınıza kadar herkes bu konu hakkında konuşurken, bu heyecanın nedenini görmek için uygulamayı denemek neredeyse zorunlu hale geldi.

Bu lansman, dünyayı değiştirecek olan kapsamlı bir anlatıyla birlikte gerçekleşti. Daha büyük bir şey ortaya çıkıyordu; inanılmaz derecede güçlü, hatta faydalı olabilecek, ancak aynı zamanda derin bir tedirginlik yaratabilecek bir şey. Üretken YZ savunucuları bunu kolektif insan zekâsında bir sıçrama olarak nitelendirdiler. Her biri farklı sektörlere özel olan bir dizi YZ asistanının ortaya çıkacağını vaat ettiler: mimarlık botu, bilim botu vb. Bu araçların tüm sektörlerde devrim yaratacağını ve bu süreçte insan işçilerin yerini alabileceğini iddia ettiler. Aynı zamanda, olumlu bir yönünü de vurgulamayı ihmal etmediler: YZ, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimi büyük ölçüde artıracaktı. Ama dürüst olalım: İnsanların YZ doktorlarına gideceğinden bahsettiklerinde, kendilerini kastetmiyorlardı. Bu açıkça diğer herkes için geçerliydi.
Bu teknolojinin bazı olumlu sonuçları olabilir, ancak aynı zamanda ciddi bir zarar olasılığı da vardır. Anlatı aşağı yukarı şöyle: Dünyayı yok edebilecek olsa bile YZ’yı geliştirmeliyiz. Bu, insanlığın sonunu getirebilir. Varoluşsal risk uyarılarıyla bezeli bu abartı anlatım, yalnızca kamuoyunun algısını şekillendirmekle kalmıyor, aynı zamanda medyanın YZ hakkında nasıl konuştuğunu ve kuruluşların buna yanıt olarak kendilerini nasıl konumlandırmaya başladığını da etkiliyor. Teknoloji sektörü bu büyük ve spekülatif tartışmalardan faydalanıyor. Şu anda nasıl kullanıldığını incelemek yerine, YZ’nın bir gün ne kadar güçlü olabileceğine odaklanmamızı istiyorlar. Şu anda ortaya çıkan gerçek etkilere odaklanmaktansa, geleceğe odaklanmak daha kolay. İşte bu yüzden bu teknolojinin temellerini anlamak çok önemli; nereden geldiğini, aslında ne olduğunu ve neden birdenbire her yerdeymiş gibi hissettirdiğini anlamak.
Peki, Kasım 2022’de ChatGPT gibi bir sohbet robotu neden ortaya çıktı ve birdenbire teknoloji dünyasının gündemini ele geçirdi?
Bence bunun üç temel nedeni var. Birincisi, merkezi bilgi işlem gücü. Amazon, 2006 yılında devasa merkezi bulut bilişim depoları inşa etmeye başladı; bunlara şimdi veri merkezleri diyoruz. Bir e-ticaret deposu düşünün, ancak paketler yerine, duvardan duvara sunucularla dolu. Bu devasa tesisler muazzam miktarda enerji ve güç gerektiriyor. Son yirmi yılda hızla büyüdüler ve internetin ve her gün kullandığımız dijital platformların altyapısı için vazgeçilmez hale geldiler.
Peki, neden şu anda bu YZ araçlarında bu kadar büyük bir patlama yaşıyoruz?
Evet, bu araçlar merkezi bilgi işlem gücü gerektiriyor, ancak başka bir şeye de ihtiyaçları var: muazzam miktarda veri. Şirketler açık web ve ötesinden muazzam miktarda bilgi toplayıp bu modelleri besliyor. Sonuç mu? Önceki sürümlerden çok daha yetenekli görünen araçlar; sihirli bir şekilde değil, çok daha fazla veri ve bilgi işlem kaynağıyla desteklendikleri için. İşte bu yüzden veri toplama bu kadar önemli. Sadece üretken YZ’yı değil, aynı zamanda hedefli reklamcılığı ve diğer birçok sistemi de besliyor. Tüm bu verileri toplamak için şirketler, dijital hayatımızın neredeyse her köşesinden sessizce bilgi toplayan devasa bir gözetim altyapısı kurdular.
Ancak burada üçüncü bir unsur daha var: para. Bu tür bir altyapıyı inşa etmek ve ölçeklendirmek için muazzam miktarda sermaye gerekiyor. OpenAI gibi şirketlerin, bu araçların uzun vadede kârlı hale geleceğine inanarak kısa vadede her yıl milyarlarca dolar kaybettiği bildiriliyor. Dünyanın en büyük ve en değerli şirketlerinden bazılarının desteğini aldıkları için bu riski göze alabiliyorlar. Bu teknoloji devleri, sermayelerini, YZ’nın genişletilmesi, işlem gücünün artırılmasına ve tüm bunların küresel ölçekte yaygınlaştırılmasına dayanan kendi gelecek vizyonlarını gerçekleştirmekiçin kullanıyorlar.
Peki, bu altyapılar gerçekte neye benziyor?
“Bulut”tan genellikle soyut bir şeymiş gibi, havada uçuşan verilermiş gibi bahsediyoruz. Ancak gerçekte, tüm bu veriler, çalışmak için muazzam miktarda elektrik ve su gerektiren devasa fiziksel tesislerde yaşıyor. Hiper ölçekli veri merkezleri, onlarca yıldır var olan standart veri merkezlerinin bir adım ötesindedir. Bu tesisler hem boyutları hem de etkileri açısından çok daha büyüktür ve hızla büyüyorlar.2018 yılında dünya çapında yaklaşık 430 hiper ölçekli veri merkezi vardı. 2020 yılına gelindiğinde bu sayı 597’ye sıçradı. 2024 yılı sonunda ise neredeyse iki katına çıkarak 1.136’ya ulaştı. Synergy Research Group’a göre, büyük ölçüde üretken YZ altyapısına olan talebin artmasıyla birlikte 504 merkez daha şu anda inşa halinde veya planlama aşamasında.
Bu merkezlerin yaklaşık yüzde 40 ila 50’si ABD’de bulunuyor, ancak uluslararası büyüme, özellikle Çin’de hız kazanıyor. En büyük üç oyuncu olan Amazon, Microsoft ve Google, bu merkezlerin yaklaşık yarısına sahip. Bu tesislerin sayısı arttıkça, bunların inşa edildiği toplulukların endişeleri de artmaktadır. Bir veri merkezi önemli miktarda kaynak gerektirir, ancak aynı bölgeye beş veya on tane inşa edildiğinde, yerel elektrik ve su sistemleri üzerindeki yük göz ardı edilemez hale gelir.
Dünya çapında, giderek daha fazla topluluk karşı çıkmaya başlıyor ve bunun iyi bir nedeni var. Google gibi hiper ölçekli veri merkezleri, günde ortalama 550.000 galon [yaklaşık 2.100.000 litre] su, yani yılda yaklaşık 200 milyon galon [yaklaşık 757.000.000 litre] su kullanıyor ve bu suyun büyük bir kısmı soğutma için kullanılıyor. Yoğun kullanımda bir dizüstü bilgisayarın ısınması gibi, on binlerce sunucunun sürekli çalıştığı bu devasa tesisler de muazzam miktarda ısı üretiyor. Bu ısının bir yere gitmesi gerekiyor, bu yüzden tesisleri serin tutmak için su ve klima sistemleri kullanılıyor. Sadece 2022 ile 2023 yılları arasında, Google’ın veri merkezlerindeki su kullanımı yüzde 20 arttı. Microsoft’ta ise bu oran yüzde 34’e çıktı. Üstelik bu, üretken YZ patlamasının gerçekten ivme kazanmasından önceydi, bu yüzden bu rakamların o zamandan beri artmaya devam ettiğini söylemek mümkün.
Daha düşük maliyet arayışında olan birçok şirket, suyun zaten kıt olduğu Arizona veya İspanya’nın bazı bölgeleri gibi daha uzak veya kurak bölgelerde hiper ölçekli veri merkezleri inşa ediyor. Bu bölgeler genellikle yenilenebilir enerjiye daha fazla erişim sağlıyor ve bu da şirketlerin tesisleri “yeşil” olarak pazarlamasına olanak tanıyor, ancak gerçekte bu değişim, zaten kırılgan olan su kaynaklarına daha da fazla yük bindiriyor.
Elbette bir sonraki konu enerji kullanımıdır. Küresel olarak, veri merkezleri şu anda toplam enerji tüketiminin yaklaşık %2-3’ünü oluşturuyor. ABD’de bu rakam %5’e yakın, çünkü daha önce de belirtildiği gibi, burada orantısız sayıda veri merkezi bulunuyor ve bu enerji talebi giderek artacak.
2022’de veri merkezleri, kripto ve YZ altyapısıyla birlikte dünya çapında yaklaşık 460 terawatt saat elektrik tüketti; bu da kabaca Fransa’nın toplam enerji tüketimine eşdeğer. Uluslararası Enerji Ajansı, 2026 yılına kadar bu rakamın iki katından fazla artarak 1.050 terawatt saate ulaşacağını öngörüyor; bu da Japonya’nın toplam yıllık enerji tüketimiyle hemen hemen aynı. Bu, sadece birkaç yıl içinde muazzam bir artış anlamına gelmektedir. İrlanda bu sorunun ön saflarında yer alıyor. Şu anda, İrlanda’da kullanılan tüm sayaçlı elektriğin %21’i veri merkezlerine gidiyor. Kışın bu durum şebekede ciddi bir yük oluşturuyor ve bazen halkı enerji kullanımını azaltmaları veya kesinti riskine girmeleri konusunda uyaran kamu uyarılarına yol açıyor.
Sonuç olarak, Dublin’de yeni veri merkezlerine yönelik geçici yasağın genişletilmesi yönünde artan bir baskı var. Ancak İrlanda’nın mücadelesi buzdağının sadece görünen kısmı; dünya genelindeki topluluklarda da benzer gerilimler ortaya çıkıyor.
Peki, nereye gidiyoruz?
Üretken YZ 2022’nin sonunda gerçekten hız kazanmaya başladı ve ivmesi yavaşlamadı. 2024’ün sonlarında, OpenAI CEO’su Sam Altman, Dünya Ekonomik Forumu’nda Bloomberg’e şunları söyledi: "Dünyada daha önce düşündüğümüzden çok daha fazla enerjiye ihtiyacımız var. Halâ bu teknolojinin enerji ihtiyaçlarını tam olarak kavrayamıyoruz.” Altman, nükleer enerjide bir atılım olmazsa, dünyanın iklim etkilerine geçici bir çözüm olarak jeomühendisliği benimsemek zorunda kalabileceğini de sözlerine ekledi. Başka bir deyişle, enerji maliyeti ne olursa olsun YZ’yı ilerletmeye devam ediyoruz ve bu durum gezegeni zorlarsa, mühendislik yoluyla bir çözüm bulmak zorunda kalacağız.
Son zamanlarda Çin’den gelen büyük bir sarsıntıya tanık olduk. Amerikan YZ şirketlerinin yaptıklarını çok daha verimli bir şekilde yapan DeepSeek adlı şirketi duymuş olabilirsiniz. Ortaya çıkışı sektörü sarstı ve yatırımcılar bu YZ patlamasının gerçekten de abartıldığı kadar iyi olup olmadığını ve ABD şirketlerinin bu devasa yatırımının gerçekten haklı olup olmadığını sorgulamaya başladıkça, ABD teknoloji hisse senedi fiyatları düştü. Ama elbette geri adım atmıyorlar.
DeepSeek’in piyasaya sürülmesinden kısa bir süre sonra Sam Altman, Oracle CEO’su Larry Ellison ve SoftBank’tan Masayoshi Son, daha büyük ve nükleer enerjili veri merkezleri inşa etmeyi amaçlayan 500 milyar dolarlık bir yatırımı (kod adı Stargate) duyurmak üzere Beyaz Saray’a gittiler. Bu arada Nvidia CEO’su Jensen Huang, DeepSeek’in verimliliğine, daha yüksek verimliliğin yalnızca daha fazla talep yaratacağını ve nihayetinde 100 kat daha fazla bilgi işlem kapasitesi gerektireceğini söyleyerek yanıt verdi. Huang’a göre, daha verimli modeller kaynak kullanımını azaltmaz, çoğaltır.
Peki, gerçekten olan bu mu?
Temelde ciddi çatlaklar görmeye başlıyoruz. Microsoft yakın zamanda bir dizi veri merkezi kiralamasını iptal ederek yatırımcılar için kırmızı alarmlar verdi. Alibaba’nın Yönetim Kurulu Başkanı Joe Tsai gibi liderler bile, bir YZ veri merkezi kurulum balonunun ortasında olabileceğimiz konusunda uyarıda bulundu.
O halde size son iki sorumu soracağım.
Birincisi: Ne tür teknolojiler üreteceğimize kim karar verecek? Bu kararlar Sam Altman veya Microsoft’tan Satya Nadella gibi kişilere mi bırakılmalı? Yoksa bu seçimleri demokratik bir şekilde yapıp, faydaları henüz belirsiz olan teknolojilere inanılmaz miktarda su, enerji ve malzeme yatırmanın gerçekten mantıklı olup olmadığını mı sorgulamalıyız?
İkincisi: Gerçekten ne kadar hesaplamaya ihtiyacımız var? Şüpheli kullanımlara sahip, çoğu zaman teknoloji şirketlerinin kârlılığına kamu yararından daha fazla hizmet eden YZ araçlarının selini desteklemek için gerçekten sonsuz veri merkezleri inşa etmemiz gerekiyor mu? Bu şirketler kârlarını yüksek tutmak için sürekli artan bulut hizmetleri talebine güveniyor, ancak bu bizim de buna ayak uydurmamız gerektiği anlamına gelmiyor. Şunu sormakta fayda var: Gerçekten ne kadar hesaplama
kapasitesine ihtiyacımız var? Bence bu, onların bize inandırmaya çalıştıklarından çok daha az.
1 Önceki yazının bağlantısını aşağıda bulabilirsiniz. Diğer yazıları önümüzdeki sayılarda okuyabilirsiniz (Ed.).
https://yapayzekarenkleri.com/her-ne-pahasina-olursa-olsun-ilerleme-mi-yznin-sahte-vaatleri/