Müfit Akyos/HBT Bilim/4 Haziran 2021
Yazının başlığı, H. Aykut Göker’in beş yıllık bir gecikmeyle de olsa Yaratıcılık ve Yenilikçilik başlığıyla basılan kitabının tam başlığı (içeriğini yansıtan da bu tam başlık).
Göker’in hep gündeminde olan sanayileşme konusundan zamanla dünyadaki kalkınma kavramı etrafındaki gelişmelere paralel olarak bilim-teknoloji politikaları-BTP (sonrasında buna yenilik de eklendi-BTYP) alanına yönelmesi, dünyayı temel kaynaklardan yakından izlemesi, anlaması ve ülkemiz için yorumlayasını sağladı. Özellikle 1990’lı yılların başından itibaren içinde yer aldığı örgütlenmeler ve çalıştığı kurumlarda BTYP’larının anlaşılması ve yaşama geçirilebilmesi için adeta misyonerce çaba gösterdi.
Arşivcilik özelliği ve disiplinli çalışkan kişiliği ile uzun yıllar bu köşeden çalışmalarını, düşüncelerini topluma ulaştırdı. Denilebilir ki başlıkta yer alan kitabı O’nun BTYP konusundaki en geniş ve kapsamlı çalışmasıdır. Yaratıcılık ve yenilikçiliği, kültürel kökenle irdelemesi ve bizim toplumumuz özelinde ele alması kitabının ayırt edici özelliği ve altı çizilmesi gereken yanıdır.
Niçin yeterince yenilikçi ve yaratıcı olamadık?
Uzun yıllar BTYP oluşturulması süreçlerinin içinde eylemli olarak yer almasından sonra varılan noktayı görerek geniş bir tarihsel perspektifte “Niçin yeterince yenilikçi ve yaratıcı olamadık?” sorusunun yanıtını aramanın peşine düşmesi, biryanıyla yılların birikimiyle resmin bütününü görebildiği için doğal bulunabilir. Ancak, yakınında olan birisi olarak bu sorunun, hesaplaşma, kırgınlık, kızgınlık, hesap sorma, uyarmavb. motifler de içerdiğini söyleyebilirim.
Bir toplumda yaratıcılık ve yenilikçiliğin kökenlerini ararken kültür kavramına ulaşmak doğal. Ancak açıklanması ve yorumlanması tarih, ekonomi, sosyoloji, eğitim, psikoloji gibi farklı bilim alanları ile arakesitler oluşturması nedeniyle bir o kadar da tartışmalı, karmaşık ve zor. A. Göker bu güçlüğü adeta bir mühendislik sistematikliği içinde kitabın içerik dizgesine yansıtarak çözmeye çalışmış. Konuyu temel kavramlardan hareketle kültürel miras noktasından alıp, tarihsel bir izlekle Hıristiyan Avrupa’danOsmanlı’ya, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 1960’lı yıllara kadar sanayileşmeye, 1960-70 ‘li yılların planlı sanayileşme heyecanına, 1980’lerin cuntalı neoliberalizmine, “Bilim, Teknoloji ve Yenilikçilikte Yetkinleşmiş bir Türkiye!” heyecanının yaşandığı 1990-2000’li yıllara kadar getirmiş.
O’nun konu bağlamında fotoğrafını çektiği ve yorumladığı Türkiye verileri genellikle 2012’ye kadar olsa da “Sanayide Nereye Gelebildik ya da Nerede Takılıp Kaldık?…” sorusuna doğru yanıtlar vermesine yetiyor (bu yanıtların hemen tamamı bugün için de geçerli – M.A). Bunu yaparken “Ben de bu denememde, yanıtını aradığımız soruyu yine kapitalist sitemin verili koşullarında ele alacağım ve aynı verili koşullarda sanayileşebilen ülke örneklerinden hareketle, bizim bunu niçin başaramadığımızı ortaya koymaya çalışacağım.” diyecek kadar da gerçekçi.
Sanayileşmesine Cumhuriyetle birlikte, BTYP’na ise 1990’larda başlayan ülkemizin, 1980’li yıllarda başlayan mirasyediliğin son 20-25 yılın iktidarları döneminde ihanet boyutuna varan tahribatını da anımsayarak, kitabı okumaya başlamadan önce lütfen, “Niçin yeterince yenilikçi ve yaratıcı olamadık?” sorusunun yanıtını önce kendiniz vermeye çalışın. Kitabı bitirdiğinizde ise yanıtlarınızı A. Göker’inki ile karşılaştırınız derim.
Göker’in bilgi birikimi ve sistematik düşünce ürünü kitabını, ülkemizin geleceğini yeniden inşa etme gerekliliğini bilimin yol göstericiliğinde ve teknoloji ve yeniliğin güçlü işlevselliğinde gören herkesin okumasını öneririm. Ayrıca bilim felsefesi, kültür tarihi, sosyoloji, psikoloji gibi sosyal disiplinlerin kitabı kültürel bağlamıyla irdelemeleri toplumumuzun yaratıcılık ve yenilikçilikle ilişkisini yorumlamamıza katkıda bulunacaktır.
Kitabı okurken, ülkemizin kalkınma ve çağdaşlaşma serüveninde yaşanan umutlar, umutsuzluklar, gericiliğin, iç ve dış emperyalistlerin yeri, yaptığımız hatalar, günümüz sol dünyasında konunun yeri vb. pek çok konu çağrışım yapacaktır belleğinizde. Bana bir de Cumhuriyet devrimlerinin idealizminden kaynaklanarak ulaşılan başarıları iyi öğrenmek ve öğünmekle birlikte, günümüz dünyasını iyice anlayıp birlikte yenilikçi çözümler üretmemizin gerekliliğini çağrıştırdı bu yol gösterici kitap.
Kitabın, “Sonuç Yerine…” başlıklı bölümünde A. Göker “Bilim ve teknolojide geleceği olmayan bir ülkenin sanayide de herhangi bir geleceği olamaz” tespitinden hareketle;“Bugünkü tabloyu daha da kötüleştiren durum, Türkiye’de Kurulu sanayinin ardındaki yerli sanayi burjuvazisinin, bütün bir Cumhuriyet tarihi boyunca edinebildiği kültür birikiminde sıçrama yapmasını; yani kazandığı imalat becerisinden yeni ürün, yeni üretim yöntemi, yeni sistem, yeni teknoloji geliştirme yetkinliğine sıçramasını sağlayacak bir iç dinamiğinin olmamasıdır… Bugünkü iktidar blokunun ise böyle bir derdi yoktur; dayandığı İslami sermaye ayağının da böyle bir niyet ve “istidadı” yoktur.” derken konuyu günümüzün hâlâ geçerli olan gerçekleri ile de ilişkilendiriyor. O’nun şu an ki yönetimin şahsında yaptığı tespitler ve hesaplaşmalar halen geçerliliğini koruyor.
İçerdiği kronolojik bilgilerle ülkemizin sanayileşme, bilim ve teknoloji tarihine ışık tutan bir kaynak niteliği taşıyan bu değerli kitabın tanıtımını O’nun son sözleri ile bitirirken kitabı başta herkese bilim teknoloji okurları ve onun dostları olmak üzere ülkemizin aydınlık geleceğini inşa sorumluluğu duyan herkesin okuma eylemine teslim edelim;
“Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bu kritik kesitinde, zamanın yeniden ileriye doğru işlemeye başlaması, Ortadoğu coğrafyasında laik bir cumhuriyet yaratma başarısını gösterenlerin mirasına sahip çıkabilmesine; bu mirasa sahip çıkanların kararlılığına, verecekleri mücadelenin sürekliliğine ve örgütlenme yeteneklerine bağlıdır. Ve elbette bu örgütle(n)mede başı çekecek siyasi gücün/önderin basiretine ve vaat edeceği geleceğin, kendi “Vizyon 2023”ünün inandırıcılığına…”
HBT_134_S.271_YaraticilikYenilikcilikKulturelKokenleri _M.A_4Haziran 2021
Öğrenen, öğreten Aykut Göker
Müfit Akyos/HBT Bilim/25 Kasım 2016
“… /üzgündür umutlar, üzgündür Türkçen, üzgündür güzel ülken/” 1
Aykut Göker Cumhuriyet Bilim Teknoloji’nin (CBT)6 Mayıs 2000, 685. Sayısında açılan “PolitiknBilim” köşesinde geniş kesimlere ulaştırmaya başladığı bilim-teknoloji (B-T) politikaları eksenli yazılarına yaklaşık 15 yıl sonra 1484. Sayıda son verirken yazdığı “Hoşça kalın” başlıklı yazısını şöyle bitiriyordu:
“Bilim ve teknolojiyle kalın; ama bilim ve teknolojiye atfedilebilecek bütün iyiliklerin de kötülüklerin de bilim ve teknolojiyi kullanan insandan kaynaklandığını ve kötüye kullanımlarını önlemede tek çarenin savaşsız-sömürüsüz bir ülke, savaşsız-sömürüsüz bir dünya için insanı değiştirmek olduğunu hiç unutmadan… Hoşça kalın…” Bu son paragraf onun bütün dünya görüşünün de özeti ve anlayanlara, yoldaşlarına, aydınlık insanlara, yurtseverlere vasiyetiydi.
Çok önemsediği Politik Bilim köşesini devretmesi bu yöndeki çalışmalarını noktaladığı anlamına gelmiyordu elbette. Bu karar oluşturduğu kişisel ajandasındaki görevlerini tamamlamak üzere bir sadeleşmeye gitmek ve odaklanma gereksinmesi nedeniyleydi.
Köşesinin adı onun yaşamında büyük bir beceri, kararlılık ve titizlikle sürdürdüğü bilim-teknoloji politikaları alanı ile sosyalist bakış açısını birleştirme çabasının bilinçli bir seçimiydi.
Sosyalist kimliğini koruyarak değişik platformlarda(Türkiye İşçi Partisi-TİP, Tüm Teknik Elemanlar Derneği-TÜTED, Türkiye Barış Derneği, TMMOB Makina Mühendisleri Odası, Bilim ve Sanat Dergisi, Cumhuriyet Gazetesi) kesintisiz sürdürdüğü özverili çalışmaları mühendislik, sanayileşme, B-T, B-T-Yenilik ekseninde gelişti. Bu eksende sürekli öğrenirken, öğretirken, sorgularken ve bir üst düzeyde bilgi üretirken referansı her zaman kendi dünya görüşü oldu.
Görev aldığı bütün platformlarda ve kurumlarda bu kimliği ile bilindi, saygı duyuldu ve dinlendi.
Özellikle 1990’larda hareketlenen ülkemizin bilim-teknoloji politikaları oluşturulması sürecinde TÜBİTAK ve Teknoloji Geliştirme Vakfı’nda(TTGV) önemli görevler aldı ve etkin oldu.
Titiz ve düzenli çalışma yaşamında en duyarlı olduğu konulardan birisi kavramların doğru kullanılmasıydı. Örneğin,“teknolojiyi her derde çare bir ilaçmış gibi sunmayı, toplumsal devrim – toplumsal politikalar yerine ‘bilimsel ve teknolojik devrim’ kavramını ikame etmeyi, bilim ve teknoloji nasıl olsa her şeyi çözecektir rahatlığını yaygınlaştırarak toplumsal mücadele perspektiflerinin önünü kesmeye neden olacağı” için eleştiriyordu.
Görevli yurtsever bir kuşağın parlak bir temsilcisiydi. Bu nedenle o hep bir örgüt içinde yer alacak, sürekli öğrenecek, paylaşacak, öğrenmeyi öğretecek, yazıya dökecek, anlatacaktı.
Bütün bunları büyük bir disiplinle yaparken bir yandan da görev aldığı her alanla ilgili sistematik bir arşiv oluşturarak tarihe belge bırakmaya çalışacaktı. Başkanlığını yaptığı TÜTED’in kalan belgelerini 1980 darbe koşullarında saklayabilmiş ve yakın zamanda oluşturulan bir web sitesine (tutedarsiv.org) aktararak bu görevini tamamlamıştı. Benzer biçimde aynı dönemde yaşanan Barış Derneği Davası ile ilgili çalışmasını tamamlamaya bir adım kaldığını biliyoruz.
Görme yetisini yitirmesiyle birlikte onun 1960’lardan bu yana ülkemizin B-T politikalarıserüvenine ait belgelerden oluşan arşivini gözden geçirerek güvenilir kurumsal bir yapıya teslim etmek onun için en önemli konu olmuştu. İçinde benim de bulunduğum bir grubun imecesiyle yapılan çalışmanın ilk aşamasına Aykut abinin de katılmış olması yaşamımızın en değerli anılarını oluşturacaktır. Bu görevin onu kaybetmeden bir gün önce tamamlanmış olduğundan dilerim onun da haberi olmuştur. Onu memnun edecek bir diğer gelişme ise bu arşive O.D.T.Ü Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi’nin (TEKPOL) sahip çıkacak olmasıdır.
Aykut Göker’in B-T politikaları alanındaki önemli bir diğer hizmeti ise “bilim teknoloji inovasyon politikaları” sitesini (inovasyon.org) kurmuş olmasıdır. Kişisel çabasıyla kurup yönettiği ve alanında nitelik ve nicelik olarak tek olan inovasyon.org onun ülkemizin B-T-Y politikaları dünyasına çok değerli bir armağanıdır. Bu platform onun ilkeleriyle yaşatılacaktır.
Onunla yolum yeni mezun bir mühendis olarak teknik eleman örgütlenmesinin önderliğini yaptığı 1976 yılında kesişti. Bu tarihten başlayarak sayıları giderek artan bir grup mühendis onun öncülüğünde bir öğrenme yolculuğuna çıktık. Yurtsever bir çizgide sanayileşmeyi savunarak başlayan bu yolculuk zamanla B-T-Y çizgisinde devam etti.
Aykut Göker’in şimdilik inovasyon.org sitesinde yer alan “Yaratıcılık ve Yenilikçiliğin Kültürel Kökenleri ve Bizim Toplumumuz -Çözümleme Denemesi” başlıklı çalışması üzerinde ayrıca durulması gerekir. O, bu çalışmasında ‘Niçin yeterince yenilikçi ve yaratıcı olamadık?’ sorusundan hareketle “Kültürel kökenler söz konusu olunca, okuyucularımı neredeyse 2000 yıllık bir tarih yolculuğuna çıkarmayı da göze aldım. Dilerim, yitip gitmeden, günümüz Türkiye’sine yeniden dönebiliriz” derken geldiğimiz noktayla ilgili endişelerini de belirtiyordu.
Çok kapsamlı bu çalışması ile Aykut Göker, son 15 yıldır ülkemizin aydınlanma sürecine artarak yapılan düşmanca saldırılara kendi bildiği yoldan yanıt vermeye çalışmakta ve hesaplaşmaktadır.
Böylesi bir denemenin inovasyon.org’da kalmayıp kitaplaşması onu çok memnun edeckti. Umarım bir gün bu gerçekleşir.
Yetkin bir yurtsever mühendis, savaşsız-sömürüsüz bir dünyaiçin mücadele eden onurlu biraydın olarak sürdürdüğü yaşamını 18 Kasım 2016, Cuma günü noktaladı. CBT’deki ilk yazısında TÜBİTAK’ta bilim ve teknoloji politikası tasarımıyla uğraştığı yıllarda yaptığı işi söylediği pek çok kişinin Türkiye’nin bir bilim ve teknoloji politikası olduğuna ikna olmadıklarından hareketle kendisini “nafile (yararsız) kilisenin beyhude (boşuna uğraşan) zan
gocu” olarak gördüklerini yazmıştı. Sevgili Aykut abi, bilimin aydınlığına saldırıların arttığı yaşadığımız günlerde ülkemizin aydınlık geleceğini yeniden inşa etmekte B-T-Y politikalarının çok önemli olduğunun bilincinde yeni “zangoçların” olduğunu bilmek ülkemiz için taşıdığınız derin endişelerinizi biraz olsun hafifletir dilerim.
Yaşamımın kırk yılını size yakın geçirmenin onuru ile sizi yine bir dostunuzu, barış yoldaşınızı uğurlarken söylediklerinizle uğurluyorum, “Bir insanla bir dünya nasıl kaybedilir; öyle bir his var içimde.
” Sizi çok özleyeceğiz…
1 Taa’nın (bir yoldaşı), Aykut Göker’e başlıklı şiirinden.
HBT/17/S.35, 25 Kasım 2016
Aykut Göker kimdir:
1938 Eskişehir – 18 Kasım 2016
İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi, 1960 mezunu…
1960-1981 yılları arasında, Petrol Ofisi’nde, Askeri İkmal ve NATO Tesisleri Batı Bölgesi Teknik İşler Amirliği; Sümerbank’ta, sırasıyla, Kimya Proje Müdür Yardımcılığı, Kimya Proje Müdürlüğü ve Genel Müdür Teknik Müşavirliği gibi, çeşitli kamu görevlerinde bulundu.
1980’li yıllarda ve 1990’ların başlarında bilim tarihi, ayrıca, çeşitli bilim ve teknoloji konularıyla ilgili kitap, ansiklopedi maddesi ve makale çevirileri yaptı;
TMMOB Makina Mühendisleri Odası’na Sanayi Politikaları danışmanlığı, Bilim ve Sanat dergisinin editörlüğü gibi görevlerde bulundu.
1993-1994 yıllarında TÜBİTAK Araştırma Merkez ve Enstitüleri Planlama ve Koordinasyon Daire Başkanı; 1994-1999 yıllarında TÜBİTAK Bilim ve Teknoloji Politikaları Daire Başkanı olarak görev yaptı.
2000 Ocak’ından 2007 Nisan’ına kadar da, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nda (TTGV) Danışman olarak çalıştı. 2007 Nisan’ından bu yana kendi ilgi alanındaki çalışmalarını kişisel olarak sürdürdü.
Tüm Teknik Elemanlar Derneği (TÜTED) Başkanı. 1979 seçimleri Türkiye İşçi Partisi (TİP) Senato adayı. Türkiya Barış Derneği Yönetim Kurulu üyesi, Bilim Sanat Dergisi Editörü. TMMOB Makine Mühendisleri Odası sanayi politikaları editörü.
Bilim-teknoloji-sanayi politikaları üzerine makale, bildiri ve kitap hâlinde yayımlanmış çalışmaları vardır. 2000 Mayıs’ından Eylül 2015’e kadar Cumhuriyet Bilim ve Teknik / Teknoloji dergisinde ‘Politik Bilim’ başlığı altında köşe yazıları yazdı.